Harekât, 1864 rakımlı Kocatepe’den yönetilecektir. Yörede, harekât alanının tamamının izlenebildiği tek yerdir Kocatepe.
Tepenin yamacındaki Kalecik Köyü işgal altındadır.
25 Ağustos’u 26 Ağustos’a bağlayan gece, 25 er ve 10 Subaydan oluşan bir gurup, güney yamacından Kocatepe’ye tırmanmaya başlar.
Mutlak sessizlik gereklidir. Bölge işgal altındadır. Her adım dikkatle atılır. Atların ayaklarına ve postalların tabanlarına çuvallar sarılmıştır. Tırmanış büyük bir sessizlik içinde; kâh at sırtında kah yürüyerek sekiz saat sürer.
Koca bir kolordu da, birkaç gün önce böyle bir sessizlik içinde düşman hatlarının gerisine konumlandırılmıştır.
Her şey büyük bir sessizlik ve gizlilik içinde yürümektedir.
Dünya, Mustafa Kemal ve arkadaşlarını Ankara Palas’ta bir çay partisinde bilmektedir.
Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Fevzi Çakmak, Nurettin Paşayı; bir gece önce 30 kişilik bir birliğin oluşturduğu, karargâh çadırında harekat planını son kez gözden geçirirken görürüz.
Buradan, Afyon Ovası ve etraftaki tepeler çok haşmetli görünmektedir. Hava ağustos ortasında dahi serindir. Rüzgâr, sanki o günlerde olup bitenleri anlatır gibidir.
Güzel bir Antalya tatili sonrası, Afyon’u; Kocatepe’ye çıkmadan geçemezdik. Uzun uğraşlardan sonra, Kocatepe’ye çıkan yolu bulabildik. Ben sanırdım ki; kime sorsam heyecanla Kocatepe’nin yolunu gösterecek! Öyle değilmiş. Bir hayli kişiye sormak gerekti. En son, Kalecik köyü içinden geçerken, yaşlı bir amcaya, doğru yolda olup olmadığımızı sorduk. Beklediğimiz heyecanı bir o yaşlı amcada görebildik.
Stabilize yolda tırmanmamız bir hayli zaman aldı. Klimalı arabamızda yol alırken, O’nu ve arkadaşlarını düşündüm. Gece karanlığında sarp yamaçlarda, sessiz sedasız ve düşünceler içinde ilerleyen insanları…
Ülke işgal altında. Mecliste, Sakarya savaşından sonra daha da sertleşen bir muhalefet karşısındasınız. Ordu komutanları arasında dahi umutsuzluğa kapılanlar ve bu umutsuzluğu yaymaya çalışanlar mevcut.
İşgal kuvvetleri tüm hareketleri izliyor. Bütün kentler casus kaynıyor. Gizliliği korumak neredeyse imkânsız gibi.
Bütün bu baskılara karşın, Sakarya’da ağır kayıplar vermiş olan ordular, zorluklarla harekât için hazır hale getirilebilmiş. Milletin varı yoğu bu uğurda harcanmış. Her şey bu harekata bağlı. Tekrarı ve telafisi olamayacak bir harekâtı planlamışsınız.
Birkaç sat sonra Kocatepe’ye varacak ve sabaha karşı da harekâtı başlatacaksınız. İşgal altında olan bir yörede, Kocatepe’ye tırmanmaktasınız… Karanlıkta, sessiz; sırtınızda milyonların umutları, ilerliyorsunuz…
O sıradan bir fotoğraf değildir!
Mustafa Kemal’in düşünceli hali, o zamanın çok ötelerine uzanmaktadır. Yoksa, savaşın kazanılmasından yana hiç kuşkusu yoktur. O çığlık, çoktan buraları aşmış gitmiş; Dumlupınar’ı sarmış, İzmir’e kadar uzanmıştır. Kocatepe’nin rüzgârı, şimdi Ege’nin koyu lacivert sularını çırpındırmaktadır.
Savaşları kazanmak, tek başına, hiçbir zaman yeterli olmamıştır.
O’nun endişesi sonraki zamanlara aittir.
Kocatepe’den her şey çok berrak görünmektedir. Çok çalışmak gerekmektedir. Bağımsızlık, özgürlük; korunması, geliştirilmesi zor şeylerdir. Bunun için düşünmek ve sorumluluk almak gerekmektedir.
Gelecek yeni nesillerdedir. Yeni nesil, gençlik demektir; eğitim demektir.
Topyekûn ve sürekli kalkınma hedeflenmelidir. Bu ülke, çağdaş medeniyetlerin önünde yer almayı çoktan hak etmiştir.
O yapayalnızdır.
Kimsenin göremediği, düşünemediği uzaklara bakmaktadır. Dünyayı görmektedir.
Hemen herkes harekatın heyecanını yaşarken, O; Elli yıl, seksen yıl sonrası için endişelenmektedir.
Yolda başka araç görmedik. Tırmanışımız 40 dakika kadar sürdü. Kocatepe de yalnızdı.
O düşünceli resmin çekildiği yerde durduk. Aynı endişeleri duyumsadık.
Kocatepe’de rüzgâr sert esiyordu.
M.Fatih Sütçüler
26 Ağustos 2004
Not: Bu yazının kaleme alındığı tarihte, Kocatepe; ıssız ve bakımsız bir halde idi. Şimdilerde alan düzenlemesi yapılmış olduğunu ve yoğun ilgi gördüğünü izliyorum medyadan.