“Ben Demiştim” Sendromu

Çok kez tanık olmuşuzdur. Zaman zaman da kendimiz yapmışızdır. İstenmeyen bir durum, bir felaket oluştuğunda, birileri ortaya çıkar ve “ Ben bunun böyle olacağını biliyordum. Defalarca da dile getirmiştim. “ gibilerinden sözler söyler.

Sonucu değiştirebilecek bir şey yapmıyorsak, yapamıyorsak, biliyor olmamızın bir kıymeti var mıdır?

Kuzey Kutbuna yakın bir yerde, yıllar önce, bir uçak kazası gerçekleşir. Pilotlar iniş hazırlıkları yaparken, görüş mesafesi aniden azalır. Kaptan pilot, otomatik iniş sistemini çalıştırır. Havaalanının yeterli donanımı olduğunu bilmektedir. Otomatik iniş programında, uçağın tekerlekleri piste değinceye kadar, pilotlara bir iş düşmemektedir. Yalnızca olup biteni izlemeleri ve hazırlıklı olmaları gerekmektedir. Otomatik pilot işini yaparken, genç yardımcı pilot bir şeylerin ters gittiğini hisseder ve olması gereken rotadan saptıklarını kaptan pilota söyler. Kaptan, otomatik pilota o kadar güvenmektedir ki, “sorun değil hallederiz” diyerek geçiştirir. Kabin ses kayıtlarında, genç yardımcı pilotun, rotadan sapma konusunu 15 kez dile getirdiği görülür. Kaptan pilot nedense dikkate almaz. Sonuçta, rotadan gerçekten sapmışlardır ve doğru rotada olduklarını sanmaktadırlar. Piste dokunmayı beklerken, yanlış rotada bulunan bir tepeye çarparlar. Kazadan kimse kurtulamaz. Kara kutu incelemeleri sonunda, uçağın bir nedenle “otomatik iniş” programından çıktığı ve pilotun bunu fark etmediği anlaşılır. Bu durumun olası teknik nedenleri de raporda ayrıntılı olarak sunulur.  Anlaşılamayan tek konu olarak, kaptan pilotun neden genç yardımcısının “tekrarlı uyarılarını” dikkate almadığı raporlanır.

Yalnızca şu yorum yapılır.  “ Kaptan tecrübelidir, yardımcısı 2-3 yıllık pilottur. Yardımcısının acemi ve telaşlı olduğunu düşünmüş olabilir. Yardımcı pilot, 15 kez sorunu dile getirmiş ancak kendinden emin kararlı bir tutum sergileyememiş ve pilotun dikkatini çekememiş olabilir! “

Düşündürücü değil mi?

Tehlikeyi seziyorsun. Huzursuz oluyorsun. Ama sorunu net bir şekilde ifade edip kaptana durumu anlatamıyorsun? Uyarıların mırıldanmalardan öteye gidemiyor.

Olay sırasında yardımcı pilot da hayatını kaybediyor. Yaşıyor olsaydı, “ Ben durumun farkına vardım ama kaptan pilot beni dinlemedi! “ gibilerinden bir şeyler söylerdi kuşkusuz.

Kaptan pilot da yaşıyor olsaydı, “ Bir şeyler mırıldanıp durdu ama tam anlamadım ne dediğini. Böyle bir havada iniş yapıyor olmamızdan tedirgin olduğunu düşündüm. Çok tecrübeli biri değil sonuçta. “ gibisinden bir şey söylerdi muhtemelen.

Hayatımızda buna benzer pek çok ikilem yaşarız. Pek çoğunun farkında olmayız. Çünkü kötü sonuçlar oluşmaz çoğu zaman. Ya da kötü sonuçlar oluşur biz görmeyiz, bilmeyiz. Aksine durumlarda da kendimizi kötü hissederiz. “Biliyordum” diye söyleniriz.

Oysa diğerlerinin sesi daha gür çıkar, kendilerinden emindirler. Statüleri gereği, yanlış yapabilecekleri pek hesaba katılmaz. Müdürün, patronun yanılıyor olabileceğini, çok yanlış işler yapmakta olduklarını söylemek kolay mıdır?

Ya da, eşinize, ailenize, yanlış düşündüklerini rahatça söyleyebilir ve onları yanlışlardan alıkoyabilir misiniz? Genel olarak “otorite” olarak kabul ettiğimiz kişiler, düşüncelerimizi ve söylemlerimizi baskı altına alma eğilimi gösterirler. Bir de kültürümüzden gelen kalıplar da var. “Büyükler daha iyi bilir”. “İcat çıkarma şimdi”. “Sükût altındır”. “Amir her zaman haklıdır”.

Bir de, “Dannig-Kruger Etkisi” diye bir şey var.  İnsanlar, bir konu hakkında ne kadar az biliyorlarsa, özgüvenleri o kadar yüksek oluyor ve sesleri de o kadar yüksek çıkıyor. Nobel ödüllü araştırmalarla kanıtlanmış. Bu durum, doğal olarak, diğer insanlardaki gerçek becerinin ve deneyimin ortaya çıkmasına engel oluşturuyor.

Peki, ne yapmalıyız?

Hikâyedeki yardımcı pilotun yerinde olsaydınız nasıl davranırdınız?

Sonraki yazılarımızda bu sorulara yanıt aramaya çalışacağız.

M.Fatih sütçüler

Social media & sharing icons powered by UltimatelySocial
Skip to content