Verimlilik Ve Kapasite Kullanım Oranı Hakkında
Verimlilik, en genel tanımıyla, mevcut kaynaklarla; birim zamanda, teorik olarak üretilebilecek ürün miktarının, hangi oranda gerçekleştirilebildiğini ifade eden bir Yüzde oranı ile ifade edilir. Termodinamiğin 2. Kanununa göre hiçbir sistemin verimliliği %100 olamaz. Her durumda kaçınılmaz olarak bazı kayıplar olacaktır. Yapılması gereken şey, bu kayıpları en düşük seviyede tutmaya çalışmak olmalıdır. Dünya klasmanında, tip değişikliği veya ayar zamanı gerektiren süreçler için, verimlilik hedefi %85 ve üstü olarak belirlenmiş durumdadır. Tip değişikliği veya ayar zamanı gerektirmeyen süreçler için ise hedef %95 ve üstü olarak verilir.
Dünya liginde oynamak isteyen bir kuruluş, verimlilik seviyesini asgari bu değerlerde tutmak zorundadır.
Verimlilik denilen şey, doğrudan doğruya maliyetler ile ilgilidir. Kısacası, verimliliğiniz ne kadar yüksek ise, rekabet gücünüz de o kadar yüksek olacaktır.
Verimlilik göstergesi, “Genel ekipman Etkinliği” başlığı altında üç alt göstergenin bileşkesi olarak ifade edilir. (OEE)
- Makine etkin çalışma oranı
- Makine üretim performansı
- Makine kalite performansı
Görüldüğü gibi, her üç gösterge de, makine ya da ekipman bazında ifade edilmiştir. Benzer şekilde, makinelerden oluşan bir üretim hattının geneli için de benzer göstergeler hesap edilebilir. Ancak, detaylı analiz için makine bazında yapılmış olan çalışmalara ihtiyaç olacaktır.
Örnek vermek gerekirse, makineyi planlanan zamanın %80 i kadar çalışır durumda tutabildiğimizi varsayalım. Üretim performansımızda, standart sürelere bağlı olarak hesaplanan üretim sayısının %85 i kadar gerçekleşmiş olsun. Son Olarak da, kalite performansımızda %95 olsun. Bu yüzdeleri birbirleri ile çarptığımızda, verimlilik yüzdemizi elde ederiz. Bu örnekte, verimliliğimiz %64,6 olacaktır. Bu sonuç, dünya klasmanı hedefi %85 olduğuna göre, yapılacak hayli işimiz var anlamına gelir.
Makine bazında, verimlilik faktörü hesaplaması ve veri toplama başka bir yazının konusu olacaktır. Bu yazıda, verimlilik konusunun, kapasite kullanım oranı ile ilişkilendirilmesi üzerinde duracağız.
Önce, kapasite kullanım oranı konusuna da bir açıklık getirelim. Kurulu makine parkınızı, üç vardiya olarak, 24 saat çalıştırma olasılığınız bulunmaktadır. Mevcut iş hacminize göre, 8 saatlik bir vardiya boyunca çalıştığınızı varsayalım. Bu durumda, kapasite kullanım oranınız, 8/24 = %33,33 olacaktır. Bu sekiz saatin de, yalnızca 6 saatini dolduracak iş hacminiz var ise, kapasite kullanımınız, toplamda %25 e düşecektir.
Verimlilik konusuna tekrar gelirsek, konumuz, Bu %25 kapasiteyi ne kadar verimli kullandığımız ile ilgilidir. Ne kadar rekabetçi olabileceğimiz bu sorunun cevabında yatmaktadır.
Keza, iş hacmini genişletme olanakları da, rekabet gücümüzü arttırdığımız oranda fazlalaşacaktır. İş hacmimiz arttıkça, genel giderler baskısı azalacak ve maliyetler de o oranda azalacaktır.
Görüldüğü gibi verimlilik, işletmenin geleceği için bir kaldıraç noktasıdır.
Buna karşın, sanayideki genel eğilim, fazlasıyla kapasite stoku varken, verimlilikle ilgilenmenin; bu aşamada pek yararlı olmadığı yönündedir. Temel problem, iş hacminin artması, kapasite kullanım oranının yükselmesidir. Bu gerçekleştiğinde her şey yoluna girecektir genel kanısı yaygındır.
Bütünsellik yaklaşımı ile baktığımızda, büyük bir yanılgı söz konusudur.
Verimsiz süreçler, iş hacmi arttığında daha büyük problemlere yol açacaktır. Kanıksanmış kayıplar ve edinilmiş alışkanlıklar birden bire ortadan kalkmayacak; kapıda müşteriler iş beklerken ciddi üretim krizleri yaşanacaktır. Daha da önemlisi, iş hacmi artışı, verimlilik alt yapısı oluşmadığından; rastlantılara kalacak ve sürekliliği olmayacaktır.
Önerimiz, kapasite kullanım oranına bakmadan, süreçleri, olabilecek en yüksek verimlilikte çalıştırmanın yollarını aramaktır. Bu işletmeyi dinamik tutacak ve maliyet baskısını ortadan kaldıracak bir yoldur. Bu bağlamda, verimlilik yönetimi, işletme yönetiminin temel taşlarından biridir.
Verimlilik yönetimi, başka bir yazıda ayrıntılım olarak ele alınacaktır.
M. Fatih Sütçüler