Bireyler arası bütün ilişkilerde, dünyanın her ülkesinde, ortak olan bir şey vardır.
Bu, “güven” olgusudur.
Kimi insanlara güvenirsiniz, kimilerine güvenmezsiniz. İnsanlara güvendiğinizde, onların yetkinliklerine itimat edersiniz. İnsanlar güvenmediğinizde, onların gündemleri ve yetkinlikleri konusunda kuşku uyarsınız.
Ne yazık ki, geleneksel kültür, insanlara güvenilemeyeceğini dayatır. Şu deyişleri sıkça duyarız.
- “İnsanlara güvenilmez”
- “Cehenneme giden yolda iyi niyet, “güven” taşları döşelidir”
- “Kendi işini kendin yap!”
- “Güvendiğin sağlara kar yağdı(yağar)
- “En büyük darbeyi, en çok güvendiğinden alırsın”
- …
Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Bu, güvensizlik ortamınım günlük hayatımız üzerindeki etkisi çok büyüktür.
“Güven” olmadığı zaman işler yavaş yürür. Olmadık engeller ortaya çıkar. Aldığımız sonuçlar, alabileceğimizin çok altında gerçekleşir. Çokça yanlış anlamalar ve anlamsız kırgınlıklar oluşur. Yaşam, adeta, bir kâbusa dönüşür.
Oysa “güven” seviyesinin yüksek olması, mucizeler yaratabilir. Öncelikle her iş hızlı yürür, gelişir. Herkes enerjisini am olarak ortaya koyar. Sinerji oluşur. Herkesin enerjisinin toplamından daha çok enerji ortaya çıkar. Elde edilen sonuçlar beklenenden daha yüksek seviyede olur.
Özetle, “güven” , verimlilik, bütünlük ve sağlıklı olma durumlarına karşılık gelir.
Güven ortamı nasıl oluşturulabilir?
Bu durumun kendiliğinden, bir sözle, oluşmayacağı açıktır. “Sana güveniyorum” demek yeterli olmayabilir.
Bunun ilk adımı, güvenilir olmaktır. İkinci adımı da insanlara güvenmektir. Her ikisinin de alt yapısı sağlam olmalıdır.
Buram buram güvensizlik kokan söylemlerin temelinde güven eksikliği yatar.
Temeldeki mesaj, “sen bana güvenemezsin, ben de sana güvenemem” şeklindedir.
Önce güvenilir olmak gerekir. Güvenilir olmak önemlidir. Bunu başardığımız zaman, etkisi dalga dalga yayılır. Kendimizden başlayan güven dalgası, ilişkilerimize, çalışma ortamımıza, içinde yaşadığımız topluma yayılır.
İnsanlar iş birliği yaparlar ve yakın ilişkide olurlar. Hatalar öğrenme fırsatı olarak görülür. Pozitif bir yaşam alanı oluşur.
Güvenilirlikle ilgi, dört temel yapı bulunmaktadır.
- Bütünlük: İçi-dışı bir olma durumudur. Düşündüğünün, söylediğinin ve yaptığının bir olmasıdır.
- Niyet: Bizi harekete geçiren temel dürtüler, gündemimiz ve bunların sonucu oluşan davranışlarımız ile ilgilidir. Temel dürtülerimiz açık ve netse, Gizli gündemlerimiz yoksa güven ortamı oluşturabiliriz
- Yeterlilikler: Başkalarına güven veren şey özelliklerimizdir. Yetkinliklerimiz, bilgimiz, iş yapma tarzımız, sonuçlandırdığımız işler, güven veren şeylerdir. Kendimize de güven duymamızı sağlar. Güven duymamızı
- Sonuçlar:
Başkalarına güven veren şey, yaptığımız işlerin sonuçlarıdır. Ne sonuçlar alıyoruz? Bu sonuçlara nasıl ulaşıyoruz? Güveni arttırmak için sonuç odaklı olmamız ve sonuç almamız gerekir.
Bu konularda kendimizi geliştirdiğimizde, güven ortamı oluşturmak için ilk adımları atmış oluruz.
Gördüğünüz gibi, “güven” bir sözcükten ibaret değildir.
Başkalarına da güvenirken de aynı durumlar geçerlidir. Hem kendimize, hem de diğerlerine haksızlık etmemek için, yukarıdaki dört temel unsur için bir değerlendirme yapmamız gerekir.
Bir kişiye, yapabileceği ve sonuç alabileceği işler varken ve bunları gayet iyi biliyorken, yapamayacağı bir iş vermek ve sonrasındada da “güvenilmez” demek tutarlı bir davranış değildir.
Birine güvenmek, neyi yapabileceğini, neyi yapamayacağını bilmekle ilgilidir. Bu değerlendirmede, yetkinlikler ve daha önce yapılan işlerde alınan sonuçlar ön plana çıkar. Ayrıca sonuçlara nasıl ulaşıldığı da bir güven unsurudur.
Kısacası, güvenilirliğimiz ve diğerlerine olan güvenimiz, aynı unsurlar üzerinden bir değerlendirmeye tabidir.
Öncelikle kendimizde bu değerlendirmeyi yapar ve kendimizi geliştirirsek, diğerlerinin yapacağı değerlendirmeler de olumlu yönde olacaktır.
M. Fatih Sütçüler
Kaynak Eserler:
- Güven’in Hızı Stephen M. R. Covey
- Küçük Prens Antoine de Saint-Exupéry