Kurumsallık, günümüzde, sıkça dile getirilen bir kavramdır. Her aile şirketi, her patron şirketi, bir gün kurumsallaşma hayaliyle yaşar. Bunu için projeler başlatılır, ciddi fedakârlıklar yapılır ancak istenen sonuca çoğu zaman ulaşılamaz.
Bunun nedeni, artık klişe haline gelmiş olan; “ patron işe karışmasın! “ söylemidir. Kurumsallaşma çabalarının önündeki en büyük engel budur. İlginç olan, bu engelin, kurumsallaşmayı gerçekleştirmek üzere harekete geçen kişiler ya da kurumlar tarafından konulmasıdır.
Bu yazımda, gerçekçi ve sonuç odaklı, “Danışmanlık Platformu” yaklaşımını sizlerle paylaşacağım.
Kurumsallaşma denince, ne anlıyoruz? Öncelikle bu konuyu biraz açmak istiyorum.
Kurumsallaşmadan beklenen, şirketin bir yönetim sistematiğine kavuşmasıdır. Bu; şirketin, belirlenmiş olan kurallar çerçevesinde, bir organizasyon tarafından yönetilebileceği bir sistemdir. Kuruluşundan bu yana hayli büyümüş olan şirketin, bu şekilde yönetilmesi daha kolaydır. Gelecekteki büyüme hedefleri de ancak bu şekilde yakalanabilecektir.
Bu çok arzu edilen bir durumdur. Şirketi yöneten kişilere ek olarak, yaşayan bir sistem söz konusudur.
İşletmedeki tüm süreçler standart hale getirilmiş olmalıdır. Hangi işin nasıl yapılacağı ayrıntılı olarak tanımlanmış ve herkesçe biliniyor olmalıdır. Organizasyondaki herkes için görev, yetki ve sorumluluklar belirlenmiş olmalıdır. Bunlara ek olarak; karar verme süreçlerinin işleyişi, şirket içi iletişim kanalları, kayıt düzeni açıkça ve ihtiyaca cevap verecek şekilde tanımlanmış olmalıdır.
Bunlar temel konulardır. Bu standartların oluşturulması nispeten kolaydır. Önemli olan, oluşturulan sistemin çalıştırılmasıdır. Yılların birikimi olan alışkanlıkların, değer yargılarının değişmesi hiç kolay olmayacaktır. Bu değişim sürecinin, çok dikkatli ve sabırlı bir şekilde, tüm çalışanların katılımı ile yönetilmesi gerekir.
Böylesine zorlu bir değişim süreci için, başlangıçta sözünü ettiğimiz klişe yaklaşım, ciddi bir engel oluşturacaktır. Bu yaklaşımla, biraz mesafe alınsa bile, sonuca ulaşmak mümkün olmayacaktır.
“ Patron karışmasın! “ yaklaşımını gerçekçi bulmuyoruz. Patron neden karışmasın? İşletmeyi kuran ve bu günlere taşıyan o değil mi? Şimdi nasıl elini çekebilir birden? Kurumsallaşma denilen şey, patronun tüm haklarından feragat etmesi anlamına mı geliyor?
Sorular uzatılabilir. Gerçek olan, patronun, işletmenin ayrılmaz bir parçası olduğudur. Ve de, işletmenin en değerli varlığıdır. Yılların bilgi birikimine ve deneyimine sahiptir. Kurumsallaşma süreci, kendisinden ayrı düşünülemez.
Şirket, bugüne kadar, mevcut yönetim anlayışı ile gelebilmiştir. Yanlış bir şey yoktur. Mesele, mevcut yönetim anlayışının, sürdürülebilirlik için yapılandırılması ve kişilere bağımlı yönetim yerine, Organizasyonel yönetim anlayışının yerleştirilmesidir.
Patronun da istediği budur. Şirketinin devamlılığını sağlamak ve gelecek zamanlara güçlü bir yapıda devam etmesini sağlamak istemektedir.
Bu durumda yapılması gereken, patronun liderliğinde, değişimi yönetmektir. Şirketin tüm insan kaynakları, bilgi birikimi ve deneyimi bu süreçte değerlendirilmelidir.
Bu süreçte patrondan istenecek tek şey, “sabırlı” olmasıdır.